Kırmızı İnanç
( 05 Haziran 2012 / İndigo Dergisi'nden )
Manyetik alan? Morfik rezonans? Kozmik bilinç? Akaşik kayıtlar? Biri veya diğeri hangisi olursa olsun, bilinçli bilinçsiz, yaşamış ve yaşayan tüm insanoğlu birbiriyle bütünleşik ve bilgi anda her yerde.
Öncelikle, renk ve kırmızı bilgilerimizi tazeleyelim; sonunda, başlığın bilincimizde uyandırdıklarını bir kez daha düşünelim. Renk, ışığın değişik dalga boylarında, gözün retinasına ulaşması ile ortaya çıkan bir algılama, fizyolojik bir olaydır. Bu algılama, ışığın maddeler üzerine çarpması ve kısmen soğurulup kısmen yansıması nedeniyle çeşitlilik gösterir ve bu renk tonu veya renk olarak adlandırılır. Psikolojik sistemde renk, beynimizde uyaran ve uyanan bir durumdur. Fizikte renk, titreşimdeki ışık dalgalarından ibarettir. En uzun dalga boyuna sahip olan kırmızı, canlılık ve dinamizmle ilgili bir renktir. Fiziksel olarak, ataklığı, canlılığı ve duygusal bağlamda bir işi sonuna kadar götürme azmi ve kararlılığını gösterir. İştah açar. O yüzden, dünyadaki gıda firmalarının çoğu logosunda kırmızıyı kullanır. Tansiyonu yükseltirken kan akışını hızlandırır. Boğaların kırmızıya saldırdığı sanılır, oysa boğalar renk körüdür. Kırmızıya değil, kendilerine sallanan koyu renkli beze saldırır. Arenalarda kırmızı kullanılması boğalardan ziyade seyircileri heyecanlandırmak içindir. Yapılan deneysel çalışmalarda kırmızının, fiziksel performansı yükselttiği, zihinsel konsantrasyonu ve motivasyonu düşürdüğü gözlenmiştir. Astrolojide Koç Burcu ve yönetici gezegeni Mars’ın rengidir.
Kırmızı, Türk Dil Kurumu sözlüğünde, 'Al, kırmızı renk' olarak geçer. Al’a baktığımızda ise 'Kanın rengi, kızıl, kırmızı' olarak açıklandığını görürüz. Prof. Dr. Süreyya Ülker’in 'Türkçe Renk Adları' araştırmalarında, kırmızıyla ilgili çok detaylı bilgilere ulaşabiliriz. Araştırmasında, “Türkçe kızmak eylemliğinin türevi olan kızıl sözü dilimizde daha çok Arapça’dan bozma kırmızı adıyla anılan bir ana rengin adıdır, bu rengin Latince adları ruber ile rufus, Yunancası erythrostur, ölçünlü ayrıncı kan rengidir.” gibi ayrıntılara yer vermiş. Hangi dilde söylenirse söylensin, kişilerde hangi düşünce uyanırsa uyansın, kırmızı dendiğinde bilinçler aynı renkte buluşur.
Doğadaki bitki, hayvan ve bir insan da morfik birimdir. Belirli bir gruba ait morfik birim, gelişim sürecinde kolektif bilgiye erişerek morfik rezonans oluşturur.
Morfik alan, ilk kez Dr. Rupert Sheldrake tarafından ortaya atılan bir terimdir. Bu, kendi karakteristik yapısını ve faaliyetini düzenleyen morfik birimin, kendinde ve etrafında oluşturduğu bir alandır. Bu alan; oluşumu ve davranış holonu, benzer eylem ve düşüncelerdekiler ve tekrarlanabilir morfik birimler tarafından temellendirilir. Doğadaki bitki, hayvan ve bir insan da morfik birimdir. Belirli bir guruba ait morfik birim, gelişim sürecinde kolektif bilgiye erişerek morfik rezonans oluşturur. Sheldrake; morfik alan, doğanın bir tür alışkanlığıdır derken, organik(canlı) ve soyut(zihinsel) tüm formları, morfik alanların evrensel veri tabanı olarak görüyor ve düşünce veya davranışla ilgili beyin faaliyeti modellerini de etkilediğine inanıyor. “ Herhangi bir şekilde paylaşılan bilgi, kolektif bilince kaydedilirken, fiziksel ömür boyunca yaşanan deneyimler ve anılar, Akaşik kayıtlarla eşleşir. Hayvan ve insan davranışlarının organize alanları, sosyal ve kültürel sistemleri ve zihinsel aktivitelerin bütünü morfogenetik kabul edilir. ” diyor.
Platon’un, “Kendi yüksek realitelerinde var olup, daha az yetkin formlara modellik eden, ideal biçimler.” görüşüne paralel sayılabilecek, Dr. Rupert Sheldrake’in Morfik Titreşim Teorisi'ne göre, “Bir olay tekrarlandığında morfik bir alan oluşur ve bu alanla kurulan rezonans, olayın tekrarlanma olasılığını arttırır ve bir kez yayılmaya başladığında tüm uzay zamanda genişler”. Sheldrake, hayvanlarla sahipleri arasındaki telepatik ilişkiden yola çıkarak bu bağın son derece gizemli olduğunu, organizmalarda meydana gelen karakteristik ve belirgin biçimlerin bir tür holistik alan ya da güç tarafından kontrol edildiğini söyler.
Amerika’da 1991’de başlayan 12 yıl boyunca süren, Rastgele Bilinç Üreticisi Projesi'nde, makineler eşliğinde insanlar, dünyanın dört bir yanında 7/24 çalışıp, ilginç verilere ulaştılar. Tek hedefte toplanabilen, küresel bilinç oluşturulabileceğini kanıtladılar. Etkileşim, morfik alanlarda gerçekleşiyordu. İnsanlar ve hayvanların birbirleri arasındaki etki, dikkat yoğunlaştırıldığında ortak alanda hissedilebiliyordu. Morfik alanlarla çevrili vücutlar, zihinler ortak etki alanını sahiplenip, düşünceleri bir zihinden diğerine uçurabiliyordu. Bu bağlamda düşünüldüğünde; kuşlar ve balıklar, Dünya’nın manyetik alanını kullanarak yönlerini tayin ediyorlarsa, insanlar da bu manyetik alanın içinde, beyinlerimizdeki elektrik de bu alanla bağlantıda ve zihinlerimiz manyetik alanı kullanmakta dediğimizde, manyetik alanda olan ve morfik rezonans oluşturan her şey birbiriyle etkileşimde sonucuna erişiriz.
Kırmızı inanç da bu erişimle başladı. İnsanoğlu, onunla önce yanardağ patlamalarında tanıştı. Kavgaya tutuştuğunda bedeninden akan sıvıdaydı. İki taşı birbirine sürttüğünde çakan kıvılcımdaydı. Bedeni ısındığında yüzündeydi. Saldırıda, savunmada kullandığı silahların ucundaydı ve gözünün algıladığı bu ışık dalgasına kırmızı adını verdi. Çağlardır herkes aynı Kırmızı inancında. Öyle ki, kırmızının her tonu, görmez ressamımız Eşref Armağan’ın eserlerinde. Gören insanlar gibi beyninin aynı noktasını kullanabildiği kanıtlanan ve görsel hafızaya sahip ender insanlardan biri nasıl oluyor da kırmızıyı biliyor? Manyetik alan? Morfik rezonans? Kozmik bilinç? Akaşik kayıtlar? Biri veya diğeri hangisi olursa olsun, bilinçli bilinçsiz, yaşamış ve yaşayan tüm insanoğlu birbiriyle bütünleşik ve bilgi an her yerde.